31.12.2009

Merhaba merhaba merhaba dünya, insanlar, umutlar, sevgiler, sevgililer........Blogu oluştururken sürekli yazacağımı düşünen ben uzun atlama rekorları kırıp uppp uzun aralıklarla yazabiliyorum. Çünkü berkoş + ipoş birde kocişimi ekle, biraz hastalık filan serp, berkoşun dersleri, ipoşun yemek yeme pardon yememe problemlerinide garnitür olarak ekledin mi işte sanan güzel bir neden yaptık bile....
Neyse bu kadar konuya giriş yaptıktan sonra gelelim asıl konumuza. Konu son bir yıldır aynı. Diyet, zayıflama ama yerinde de sayma. Üff üfff üüffff. Bu aralar bir kımıldama var bende ama kazma kürekle topyekün mücadele gerekiyor. Eh sıra onada gelecek tabii. Hep böyle alımlı, çalımlı azıcıkta kilolu olunmaz ki. Alımlı, çalımlı ve ideal kiloda da olmak lazım. 2010'da saat 02'ye gelirken ben bunları yazıyorsam dünyaya ve benim adım da XXXXX.X ise ben de zayıflarım.
Sevgiler bütün umutlarını ve hayallerini asla bırakmayanlar. Her vazgeçişten sonra bir kez daha deneme cesareti bulanlar. Selamlar sevgiler üzerinize olsun................................

28.11.2009

Nazlanmıyorsa Bulutlar

Dışarıda kararmışsa gökyüzü, bulutlar nazlanmıyorsa gözyaşlarının dökmek için, ruhunu saran yalnızlık yeniden çıkmışsa ortaya ve annenin kucağını arıyorsan, içindeki geçmişten gelen sensin. Neler korkutuyor bizleri yalnızlık mı, umutsuzluk yada sevilmemek mi yoksa ebedi korkumuz ölmek mi.

Ölmekten bir zamanlar çok korkardım. Bağırmak gelirdi içimden isyan etmek ve benim olanları korumak. Ne komik değil mi acı bir komiklik. . Ta kii Bir bebeğin hikayesini duyuncaya kadar. Hikaye bir bebeğin neden dünyaya ağlayarak geldiğini anlatır. Bebecik yaşamı anne karnında biliyordu. Ve doğum anı geldiğinde bilinmeze ama daha güvene, ışığa ama aydınlığa, ayrılığa ama sarılmaya gittiğini bilmeden çığlık çığlığa başlıyordu yeni yaşamına. Bu hikaye mantıklı geldi bana. Gidipte geri gelen, duyupta anlatan, görüpte söyleyen olmadığına göre herkes neyle mutlu oluyor ise, neyle kendini teslim ve huzurlu hissediyor ise ona inansın, onunla mutlu olsun.....

13.11.2009

Litvanya'ya Gideceklere

Uzun zamandır yazamıyorum ama bu zamana da çok şey sığdırdım.. Öncelikle bakıcı sorunumu çözdüm. Ama malesef ingilizce konuşanı bulamadım. Ama güzel yemek yapanı buldum (Aferin bana). Gelelim Litvanya'ya. Litvanya değişik bir ülke. Nasıl oluyor anlayamadım ama düzenin içinde tam bir kaos var. İnsanlar nerede durduklarının farkında değil gibiler. Gelir düzeyindeki düşüklük hemen göze çarpıyor. Ama Ruslardan kalma sanata düşkünlük ve başkalarının haklarına saygı (bizim hiç alışık olmadığımız konu) süper. iki şeritli yolda otobüs sağ şeritten boş olmasına rağmen sol şeride hiç geçmedi. Bizde olsa bende kendimi tutamaz yol boşsa atardım ortaya vınnnnn:). Eğer alışveriş yapacak iseniz mağzalar en geç 19 00'da kapanıyor ancak büyük alışveriş mağzalarında saat 21 00 ' kadar açık dükkan bulabilirsiniz.
Litvanya bizim ülkemize göre oldukça ucuz. 1 litas yaklaşık 2 lira civarında. Gintaras litvanya'nın en değerli turistik ürünü. Gintaras yani amberin çok değişik renklerini ve desenlilerini bulabilirsiniz. Bu arada amberin rengi beyaza ne kadar yakın ise o kadar değerli oluyor. Krem renkli ve yoğun taşlar çok değerli.
Litvanya'ya gitmişken Trakai'ye uğramadan sakın gelmeyin. Gölün ortasında bir yarım ada üzerinde kocaman bir kale. (Resimleri bir sonraki yazıda ekleyeceğim. Ben üşeniyorum usb bellekleri getirmeye aşkitomdan istedim o benden de tembel. Sadece cııık cıık dedi. meali getiremezmiş). Biz gittiğimizde yağmur ince ince yağıyordu ve yaşlı ağaçların arasından uzun bir yol yürüyorsunuz. Çok fantastik bir ortam. Neyse tarihine gelelim. Bu kalede Karatay Türkleri yaşıyormuş. Zaten Litvanya'da 60 civarında Karatay Türkü var. Onlar 400 yıl önce bu bölgeye gelip kalmışlar. Şİmdi kale özellikle yabancı devlet adamlarının ağırlandığı bir tören alanına dönüştürülmüş. Litvanya'daki en ucuz amberleri orada buldum. Tabii pazarlık şart. En iyisi bir kaç taneyi bir yerden alıp indirim yaptırmak. Litvanya'nın başkenti Vilnius'da old town denilen bölgede de hem düzinelerce amber dükkanı var hemde yemek yenilecek güzel yerler var. Ama saat 21 00'den sonra sadece Mc Donald's 'ı bulabiliyorsunuz. Old Town'da yemek yemek için uzun bir süre ayırmanızı tavsiye ederim. Çünkü ekonomik krizin en çok hissedildiği ülkelerden biri olan Litvanya'da garson kıtlığı var ne yazıkki. Siparişini almaya bile uzun zaman sonra gelebiliyorlar. Siz bu arada sinirden ölüyorsunuz. Denenmiştir sabittir. Ama Old Town'a yolunuz düşerse (Vilnius'a giderseniz oraya uğramaktan başka çok bir şansınız yok malesef) hemen girişte sağ tarafta çok küçük bir yunan lokantası var. Orada kırmızı pancar çorbasını mutlaka denemelisiniz. Hayatımda içtiğim en güzel ama en güzel çorbalardan birisi. Keşke tarifi olsada burada yapsam. Hem ekşi, tem tuzlu hemde tatlı. Ama bu üç tadı sırayla alıyorsunuz. Tek kelimeyle enfes (Şimdi bile canım iste bu arada saat 00.10).
Ülke çok küçük 2 saatde ülkenin bir ucundan bir ucuna gidebiliyorsunuz. Akşam ve sabah saatlerinde trafik çok yoğun. Özellikle iş randevusu olanların buna dikkat etmesi önemle hatırlatılır.
Kıyafet almaya değmez. Ünlü markalar Türkiye ile aynı fiyat yük ettiğinize değmez ama ama diyorum ayakkabı öyle değil. Özellikle indirimli ürünlerde çok şık ayakkabıları uygun fiyata alabilirsiniz.
Başka ne anlatabilirim düşünüyorummmm. .......Hala düşünüyorum. Tamam hatırladım. Taksiler. Litvanya'da taksiler ucuz ama duraktaki taksiler hiç ucuz değil. Onun yerine kaldığınız otelden çıkmadan önce taksi durağının telefonunu alın. Telefon ile çağırdığınızda hem kişi sayısına göre büyük araba çağırma şansınız oluyor hemde durakta bekleyenlerden %50 daha ucuza götürüyorlar. Bu arada otelden taksiye binecek iseniz sakın görevlinin çağırdığı taksi ile pazarlık yapmadan binmeyin -tabii paranız çoksa ben bilemem. pazarlık yapmayın onlarda sevinsin-.
şimdilik bu kadar gecenin 00:30'de aklıma bu kadar geliyor. Uyku yok ama tembellik çöktü. Bilmek istediğiniz bir şey olursa elimden geldiğince cevaplarım.
şimdilik MAVI geceler...

10.09.2009

İpoşa bakıcı arıyorum. Ortalık duman oldu. O kadar diyorum stress yok. No panik. Ama ben beni dinlemezken kim diler ki beni. Evdeki herkes ayrı telden çalıyor. Annem güvenilir biri olacak diyor. Babam anneme çocuğu nasıl başkasına bıracağız olmaz öyle şey. Bizde bakıcının yanında duralım diyor :)
Hatta bizim eve kamp kurma sevdasında. Ya bakıcı çocucu döverse. ya aç bırakırsa diye.
En çok gıcık olduğumda her seferinde bunları bana taaa en baştan tekrar anlatmaları. Bende istemem çocucuğuma yabancı biri baksın. Ama bakacak teyze var mı yok. Annanae babanne var mı yok. Hala yeğen var mı boşta, onlardan da yok. Eeee geriye ne kaldı. İyi düşünmeliyim. İyiyi çekmeliyim.
Ne istiyorum çocuğumu sevsin, değer versin bu biiir, ikincisi elinden biraz iş gelsin hiç olmazsa yemeğimizi pişirsin, üçüncüsü eve ondan başkasını istemem ben. Birazda ingilizce bilsin istesem çok mu olur. Yok neden çok olsun ki:
Şu andan itibaren düşünüyorum, sabah erken gelecek, kızım kapıdan ona atılacak bende evden çıkıp işime gideceğim. Bakıcı teyzemiz güzel yemek yapacak, süpper, çocukla oyun oynayacak buda tamam, ipoşum onu sevecek hata berkoşda sevsin değil mi. Tamam üstüne biraz da temel ingilizce koyalım. Evet şimdi şu andan itibaren ben ne istediğimi belirledim. Ama ingilizce konusunda içimde biraz inançsızlık var gibi hissediyorum :)))))))))
NEYSE İSTEYENİN BİR YÜZÜ KARA VERMEYENİN İKİ YÜZÜ KARA DEMİŞLER
Ben istiyorum. bakalım kısmete ne çıkarsa
Neyse en azından elimden geleni yapacağım. Sonucu yazarım.
Berkoşum ipoşum sizleri çook seviyorum.

18.08.2009

Sıkma 0 MAVI 1

Eveet başardım. Sıkmalar masanın uzak köşesinde durdular. Bende diğer köşede bebeğimle birlikte durdum. Ama sıkmanın içinden bir ısırık aldım. Oda yediğim domateslerin yanına peynir olsun diye ::)))
Lay lay loom. Aferim bana. Tabii bu benim akşamın erken saatleri sınavımdı. Gece yarısına doğru oğluş berkonun canı tost yada sucuklu yumurta çekti. Ama bu tuzagada düşmedim. Ardından yatınca iş bitiyor mu sanıyorsunuz malesef bilemediniz. Gece 2-5 nöbeti var. Bebişe mama hazırlamak gerekiyor. Buda ne demek.... gece mutfaga gideceksin mamanın hazırlanmasını beklerken dolapta duran çikolatalardan bir parça ağzına atacaksın. Ama bu dün geceye kadar olan programdı. Dün gece ne oldu. Gecenin bir yarısı lavaboda dişlerimi fırçaladım. Ve canımm hiç çikolata istemedi. Süperim valla. Kendimi seviyorum.
Şimdi gelelim bu günün sınavına. Öğleni light yoğurt ve formla geçirmeyi planlıyorum. Akşam konusu biraz karışık. Kayınvaldemlere gideceğiz. O'da süper yemek yapar. Tam benim sevdiğim gibi tatlı tatlı acı olur yemekleri.
Bu günkü hedef neymiş öğlen ve akşamı kazasız belasız atlatmak.
Atlatırım..... Yaparım ben.
Ucuc_mariposa sana da bakıyorum. Sakın öğlen yemeğinde kızarmış tavukları yemeyesin. Sebzelere bak.... Olmadı su iç :)) ona izin var
Herkese ve herşeye selam olsunn.

MAVİ HEDEFİM

Merhaba
Bu gün yeni bir pantolon denerken kendimi ne kadar da kandırdığımı anladım bir kez daha. Aslında bir kez daha demek yanlış oldu. Hiç böyle kandırmamıştım kendimi. Kilo vermediğim halde etim sıklaşıyor hiç olmazsa diye düşünmek başka ne olabilir ki....
Pantolon öyle komik durdu ki üstüm de. Kalça bölgeleri kocaman kocaman. Üffffffffffffffffffff (mavi yüzünü buruşturur burada). Aslında dünyada herşeyde bir yol var görmek isteyene. Eğer ben o mağzaya gitmeseydim o kiloları görmeyecektim ve bugün öğlen önüme konan ton balıklı sandaviç'i bir güzel yiyecektim. Ama ne oldu. YEMEDİM.
Onun yerine az yoğurt yedim. Aferim bana. Ama asıl mesele akşam. Annem şimdiden haber verdi. Akşama sıkma yapacaklarmış. Dün olsa yerdim belki. Ama bu gün yemem.
Sevgili ucuc_mariposa'nın dediği gibi bütün dünyayı yiyemem ki. Eninde sonunda doyuyorum. 3'de bir 5'de bir.
Boş ver artık şişman uzun boylu GENÇ İRİSİ olmaktansa zayıf, düzgün vücutlu, şirin güzenli biri olmaya karar verim.
Bu günün zayıflama sırrı
---------1 aylık 15 günlük hedefler yok. Şimdiki hedefim akşamı geçirmek. Ne ile 2 kaşık zeytinyağlı taze fasülye, 2 dilimlenmiş tuzsuz domates ile. Neymiş kısaca akşama sıkma yoook (hühühühühüh hühühüh hhhühü.. Burnum aktı mendil verin bana. Aciiiiiiiiiiiiiiiiiiiiilll)